Çölyak Hastası Olmasak da Glutensiz Beslenmeli Miyiz?

Çölyak hastalığı ve gluten duyarlılığı konusunda detaylı bir bakış. Çölyak hastalığının tanısı, etkileri ve tedavi yöntemleri, ayrıca gluten duyarlılığına sahip bireylerin beslenme zorlukları ele alınmıştır.

Çölyak Hastalığı ve Belirtileri

  • Çölyak hastalığının genel tanımı ve ortaya çıkma süreci.
  • Çeşitli semptomlar arasında karın ağrısı, iştah değişiklikleri, deri sorunları ve bağırsak problemleri.

Gluten Duyarlılığı ve Beslenme Zorlukları

  • Çölyak tanısı olmayan gluten duyarlılığına sahip bireylerin durumu.
  • Glutensiz diyetin zorlukları, sosyalleşme kısıtlamaları ve uzun vadeli etkiler.

Mikro Besin Eksiklikleri ve Takviyeler

  • Çölyak hastalarında ve glutene duyarlı bireylerde sıkça görülen mikro besin eksiklikleri.
  • Vitamin ve mineral takviyeleriyle sağlıklı beslenme stratejileri.

Çölyak hastası olmasak da Glutensiz beslenmeli miyiz?

 

Çölyak hastalığı, bebeklikten, yetişkinlik süresine kadar hayatın herhangi bir noktasında ortaya çıkabilir ve erkeklerden daha fazla kadınlarda görülür. Kişiden kişiye değişen birçok semptom görülebilir. Örneğin, bir kişide konstipasyon olurken, ikincisinde diyare, üçüncüsünde ise dışkı ile ilgili herhangi bir sorun gözlenmeyebilir. Genel olarak çölyak hastalığı olan kişiler, karın ağrısı, şişkinlik, gaz veya hazımsızlık, konstipasyon, iştah azalması (ayrıca artabilir veya değişmeyebilir), diyare, laktoz intoleransı, mide bulantısı ve kusma, anormal dışkı, depresyon veya anksiyete, yorgunluk, çocuklarda büyümenin gecikmesi, saç dökülmesi, kaşıntılı cilt (dermatit herpetiformis), geç görülen regl dönemleri, ağız ülserleri, kas krampları ve eklem ağrısı, burun kanamaları gibi bir çok semptomdan herhangi birini veya tamamını yaşayabilir.

 

Teşhisi, hekimin semptomları, tıbbi geçmişi değerlendirmesini ve bir muayene yapmasını gerektirir. Çölyak hastalığından şüpheleniliyorsa tanıyı doğrulamak için kan ve biyopsi testleri yapılır. Ülkemizde AGA (antigliadin antikoru) tanıda kullanılırken, IgA ve IgG ile daha güvenilir sonuçlar alındığı görülmüştür.

 

Dünyada birçok kişi, ince bağırsağın iç yüzeyine zarar veren ve sağlık için önemli olan besin maddelerinin emilimini engelleyen ve ömür boyu süren çölyak hastalığıyla mücadele ediyor. Bağırsağın yüzeyi besinlerin emilimine yardımcı olan villus adı verilen yapıları içerir. Çölyak hastalığı olan kişilerde bu yapılar zarar görür. Hasar, buğday, arpa, çavdar gibi gıdalarda yer alan bir protein olan glutenin tüketilmesiyle ortaya çıkar.

 

Bazı bireyler ise çölyak tanısı almadığı halde glutene karşı duyarlıdır. Semptomlar arasında, karın ağrısı ve şişkinlik, diyare, eklem ağrısı, reflü ya da yorgunluk yer alabilir. Çölyak hastalığının aksine, gluten duyarlılığı olan kişilerde bağırsak villuslarında atrofi gözlenmez, fakat bozulmuş bağırsak mikrobiyotasına sahip oldukları gözlenebilir.

 

Çölyak hastalığı ve gluten duyarlılığı için glutensiz diyet birincil tedavidir. Beslenme uzmanı/diyetisyen desteği ile kişiye özgü yapılan değişiklikler başarılı olmasını sağlayabilir. Küçük miktarlarda gluten (50 mg/gün) alımı bile immünojenik olabildiğinden, sadece 20 ppm’den daha az miktarda gluten içeren diyetler glutensiz olarak kabul edilir; bu nedenle glutensiz diyete sıkı sıkıya bağlı olmak hastalar için zorlayıcı olabilir. Glutensiz diyet günlük yaşamda ciddi kısıtlamalara neden olarak, sosyalleşmeyi azaltabilir. Dengeli beslenmeden uzak glutensiz diyetlere uzun süreli bağlı kalmak, obezite, insülin direnci ve metabolik sendroma neden olabilir.

 

Bunun yanında haşimato, romatoid artrit gibi bazı otoimmun hastalıklarda glutensiz diyet uygulaması ile olumlu sonuçlar aldığı görülmüştür, örneğin; tiroid fonksiyonunun iyileşmesi ve tiroid antikorlarının azaldığı gözlenmiştir.

 

Çölyak hastalığı olan kişiler gluten içeren yiyecekler veya ürünleri tükettiklerinde, bağışıklık sistemleri villuslara zarar vererek tepki gösterir. Bu durum, vücudun besinleri uygun şekilde sindirememesine neden olur. Bireyler ne kadar gıda tüketirse tüketsin yetersiz makro-mikro besin eksikliği gözlenebilir.

 

En sık etkilenen vitaminler ve mineraller arasında demir, kalsiyum, folat, B12 vitamini ve yağda çözünen tüm vitaminler (A,D,E,K ) bulunur. Lif açısından da fakir bir beslenme gözlenebilir. Bağırsak yüzeyi iyileşmeye başladığında besin emilimi artar, ancak glutensiz besin alımın azalması eksiklikleri artırır. Çölyak dışı gluten duyarlılığı durumunda, besinlerin emilimi tehlikeye girmez, ancak tüketilen yiyecekler besin içeriği açısından eksik olabilir.

 

Çölyak hastalığı olan bazı kişilerde, glutensiz diyetle tedavilerinin ilk aşamalarında laktoz intoleransı da gözlenebilir, bu nedenle süt ürünleri tarafından sağlanan besin gruplarınn birçoğunun (kalsiyum, magnezyum ve D vitamini gibi) düşük alımı olabilir. Bunların dışında demir, çinko, selenyum, fosfor, potasyum, folat ve bazı B vitaminleri(B1/ tiamin,B2/riboflavin,B3/niasin) gibi mikro besinlerin eksiklikleri gözlenmektedir.

 

6 ay boyunca B vitamini desteği (günlük 400 mcg folik asit, 500 mcg B12 (siyanokobalamin) ve 3 mg B6 (piridoksin)) alan bir çölyak hasta grubunda psikolojik halin iyileştiği ve homosistein seviyelerinin azaldığı gözlenmiştir. Yine başka bir çalışmada 24 ay boyunca günlük 1000 mg kalsiyum ve 400 IU D vitamini takviyesi kullanımı ile kan değerlerinde artış sağlanmış ve fizyolojik iyilik hali gözlenmiştir.

 

Çölyak hastalığı olan bir kişi için gluten zehirli olabilirken, diğer herkes için sağlıksız değildir. Çölyak hastalığı olmayan pek çok insanın kendini daha iyi hissetmesinin, daha sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemesinin ya da atletik kazanımlar elde etmesinin belki de en iyi yolu, minimum düzeyde işlenmiş gıdalara (glutensiz olsun ya da olmasın) odaklanmaya devam ederek, daha zengin (meyve-sebze ve bağırsak dostu) bir beslenme şeklini benimsemesidir. Gluteni kesmeniz gerekiyorsa, sağlıklı, bilinçli bir şekilde ve gerekli eksiklikleri tamamlayarak yaptığınızdan emin olmalısınız.

 

  • Tiamin: Ayçekirdeği, siyah fasulye, yeşil bezelye, mercimek
  • Riboflavin: Mantar, pişmiş ıspanak, soya fasulyesi
  • Niasin: Mantar, avokado, brokoli, ton balığı, somon, tavuk göğsü
  • Folat: Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, marul, şalgam), kuşkonmaz, mercimek, pancar, brokoli
  • Demir: Kırmızı et, mercimek, soya fasulyesi, tofu
  • Kalsiyum: Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, şalgam yeşillikleri, kara lahana), sardalya, badem, susam, deniz yosunu (nori, kelp)
  • Magnezyum: Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı), kabak çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği, siyah fasulye
  • B12 Vitaminleri: Kırmızı et, kümes hayvanları ve balık, yumurta, süt ürünleri
  • A Vitamini: Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, şalgam yeşillikleri), tatlı patates, havuç, kırmızı biber
  • E Vitamini: Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, hardal yeşillikleri, şalgam yeşilliği), ayçiçeği çekirdeği, badem, fındık
  • K Vitamini: Yeşil yapraklı sebzeler (karalahana, ıspanak, pazı, kara lahana), brokoli, Brüksel lahanası

Eczaci Dergisi’ndeki yazima buradan ulasabilirsiniz.

 

Uzman Diyetisyen Ezgi Öztürk Darici